aklımdan gitmedi ihanetinin bedeli

üçüncü bölüm




HAKKARİ-ÇUKURCA Temmuz  1992
(Talat, Yasin, Hasan, Fırat)

  Fısıltılı konuşmaların duyulduğu derin bir vadiden iki yana doğru yükselen tepelerin üzerinde Talat vadinin içinden gelen taş yuvarlanmasına benzeyen seslere dikkat kesildi. Gece görüşünü alarak yamaca doğru bakmaya başladı. 6 kişinin yavaş yavaş bulundukları tepeye doğru yaklaştıklarını gördü. Yanında duran Hasan'ın omuzuna dokunarak bakmasını işaret etti. Bir süre karşı tepeden gelen cobralar olarak düşündü ve sessiz kaldı gece görüşü ile yaklaşanları izlerken sonra

    -"Kartal - Sülün3"

    anonsuna

    -"Sülün3 - Kartal"

    -"Kartal bize doğru gelen cobranız mı var?"

    -"Kartal alındı mı?"

    -"Kartal alındı mı?"

    -"Sülün3 olumsuz olumsuz tüm cobralar pasif"

    -"Kartal anlaşıldı. Tüm cobralar pasif doğru mu?"

    -"Sülün3 doğrudur pasif"

 -"Kartal tüm çorbalara ikaz mevkime doğru yaklaşan kokarcalar var tekrar ediyorum mevkime doğru yaklaşan kokarcalar var"

  -"Anlaşıldı Sülün3 6 kokarcalar size doğru geliyor gördük. İkazını ile destek atışı tamam"

    -"Sülün1 - Sülün3"

    -"Sülün1 dinlemede"

    -"Sülün1 konuşan Sülün3. Aktif 6 kokarca, sızma denemesi 1041 için onay tama"

    -"Sülün3 anlaşıldı çökte kalın tamam"

    -"Sülün1 anlaşıldı ivedi olun ivedi, mesafe kısalıyor tamam"

    -" Sülün3 - Sülün1 1041'i 140 yapın tamam"

    -"Sülün1 anlaşıldı 140 başlıyor"

  -" Kartal konuşan Sülün3 1041'e 140, ilk atımıma 570 sağlayın tekrar ediyorum ilk atımıma 570 sağlayın tamam"

    -"Konuşan Sülün3, tüm cobralar 1041'e 140 uygulaması dikkatli olun"

 bir anda Asteğmen Talat'ın silahından çıkan ilk merminin ardından karşı tepedeki timin aydınlatma havanları gecenin karanlığını göz kör edercesine bir aydınlığa bırakmıştı. 6 terörist ne olduğunu anlayamadan arazide çıplak vaziyette kalmışlar her iki tepedende yağmur gibi yağan mermilerin arasında kendilerine gizlenecek yer aramaya çalışıyorlardı.

 ..................

   Talat kısa kısa ve zorlanacak nefes almaya çalışır bir halde ter içinde yatağından fırladı. Doğruldu gözlerini hafifçe kısarak etrafına bakındı. Her gece aynı rüyayı görüyor, hayatını zindana çeviriyordu bu kabuslar. Tam 10 yıl geçmişti Asteğmenliği biteli 10 yıl geçmişti ancak yatağına her uzandığında acabalar ile dolu ve güçlükle daldığı uykusundan uyanması her seferinde aynı oluyordu.

   Yine öyle dehşet dolu bir kabus ile uyanmanın ardından o gece geldi gözlerinin önüne. Hüzün gözlerine vicdan azabı tüm bedenine yüklendi. Gözlerini açıp kapatıyor ancak akan yaşlara mani olamıyordu. Akan yaşlar damla damla süzülüyor, göğsünden kalbine hançer gibi saplanıyordu. 

   O gece 6 teröristin sızmak üzere olduğunu fark etmiş ve gerekli olan her şeyi yapmıştı kendine öğretildiği ve aklının belki kendi canının belki de emanet canların verdiği korku ile her şeyi yaptığını zannediyordu. Bu davranışı ile timdeki diğer hayatları kurtarmıştı fakat;

    -"Hasan, Hasanımmm! beni affet ne olur senide, ailenizde perişan ettim affet Hasanımmmm affet hakkını helal et"

 diye bağırmaya başlamış ve hıçkıra hıçkıra ağlamaktan bitkin düşen bedeni yatağa mahkum olmuş gözleri istem dışı kapanarak malum son ile bitecek bir uykuya dalmıştı.

   Talat Asteğmenin erken fark ederek gerekli desteğimde alarak 6 teröristin üzerine ölüm kusmaya başlaması ile gecenin karanlığı gündüze, sessizliği ise susmak bilmeyen silah seslerine ard Arda gelen patlamalara bırakmıştı yerini. Bu yoğun ateş karşında başının üzerinden sinek vızıltısı gibi geçen 3-5 mermi sesini duymuştu ancak önemsememişti çok cılız gelmişti kulağına ve isabetimiz atışlardı. Üstelik kısa sürmüş devamı gelmemişti bu vızıltıların. 6 teröristin aydınlatmaların altında kıpırdamadan yattığını fark etti.

    -Konuşan Sülün3 cobralar çökte kalın 140 son tekrar ediyorum ihtiyatlı olun ve 140'a son verin"

 anonsunun ardından geceye yine karanlık ve sessizlik hakim olmuştu. Kimse konuşmuyor her el tetikte cansız bedenlere yönelmiş adeta nefes bile almadan karanlıkta bekliyordu. Talat aydınlatma fişeğini hücum yeleğinden çıkartarak cesetlerin bulunduğu bölgeye doğru ateşlediği. Onu timizden iki personel daha izledi. 

   Talat Asteğmen yan tarafına doğru eğilerek eliyle Hasan'ın omuzuna dokundu, siperinden doğrularsak bir adım attı ve aniden duraksadı. Bir terslik vardı. Hasan'ın çoktan kalkıp Talat'ın hemen arkasında yerini almış olması gerekirdi. Nasıl olurdu bu imkansızdı, sadece 3-5 el ateş edebilmişlerdi. Gözlerini kıstı, kaşlarını çatarak bedeninde süzülmeye başlayan soğuk terleri hissetti. Korkunun esir aldığı bedenini arkaya doğru çevirip

    -"Hasan! Hasan! Hasannnnnnnn!''

  diye seslendi ancak cevap gelmiyordu. Hasan'ın siperine attı kendini. Yüzü koyün yatmış halde elinde tüfeğine sarılan Hasan hareketsizce yatıyordu. Talat Hasan'ın Çelik başlığını çıkarınca alnından sürülen ıslaklığı fark etti. Dehşete kapıldı.

    -"Hasan hayırrrrrr, lütfen bunu yapma, yalvarırım Hasan kalk yalvarırım Hasannnnn!!!"

   Talat kendini kaybetmiş, siperden çıkmış, dizlerinin üzerine çökmüş, ellerine bulaşan Hasan'ın kanı ile kollarını açarak Allah'a yalvarıyordu.

    -"Komutanım, komutanım, yaşıyor"

  Sıhhiye eri Yasin'in sesi ile kendine geldidamala damla akan göz yaşları bir anda sel olmuştu. Hemen Hasan'ın siperine geri döndü. Nabzını alır almaz telsize sarıldı.

    -"Sülün1 konuşan Sülün3, 171'im var tekrarlıyorum 171'im var. Durum ağır ivedi 45 faaliyeti ivedi"

    -"Sülün3 anlaşılmadı tekrar edin"

    -"Sülün1 ağır yaralı personel var, acele helikopter gönderin. Allah belanızı versin, kodunuzunda, sizinde. Acil helikopter lannnn acilllll!"

    -"Sülün3 anlaşıldı 45 çıkıyor 10 dak. Yanınızda. 1003'e hazırlık yapın tamam"

    -"Hay sizin 1003'ünüze 45'inize, anlaşıldı tamam"

   sinirlenmişti. Kendine, onları buraya gönderenlere, karşılarına silahlı adamları kukla gibi çıkaran herkese, bu ortamda olmayıp ahkam kesen keyif açtan herkese ister terörist olsun ister devlet herşeyde küfrediyordu. Hızlı adımlarla bir sağa bir sola yürüyor koşarak Hasan'a bakıyor

   -"Dayan aslanım, dayan Hasan'ım, Allahım ne geçmez 10 dikkat imiş"

   diye söylenip duruyorduki helikopterin sesini duydu. Hücum yeleğinden çıkardığı işaret fişeğini yaktı hemen. Helikopter alçaldı, tam inmeden Talat Hasan'ı sırtlayıp helikoptere koydu. 

    -"Yasin hadi aslanım, Hasan'ın yanına koş yavrum hadi koş"

   Sıhhiye er Yasin ile Hasan helikopter ile uzaklaşmaya başladı ortalı kaplayan toz bulutunun içinde Talat arkalarından bakarken anlamsızca el sallıyor,

    -"Allah'a emanet ol aslanım, geleceğim bekle beni sakın bir yere gitme bekle mutlaka geleceğim"

 dedi. Bir süre sesiz kaldı ve arkasına dönerek

    -"Fırat durumumu nedir?"

    -"Yasin ve Hasan hariç vukuat yok komutanım"

    -"Peki Fırat sen ve Hüseyin benimle gelin, sağ ve sol arkamdan, diğerleri ne yapacağını biliyor."

   Talat, Fırat ve Hüseyin elleri tetikte yavaş adımlarla ve aralıklar ile cesetlere yaklaştılar. Talat önce uzaktan süzdü cesetleri. Bir tanesinin yutkunmak istercesine boğduk sesler çıkardığını duydu eliyle arkasından gelenlere durmalarını işaret etti. Fırat ve Hüseyin hemen çökersek siper aldılar, silahlarını kıpırdanan teröriste doğrultarak beklemeye başladılar. Talat Asteğmenin tek hareketi ile ortalığı cehenneme çevirmeye hazır halde bakıyorlardı. Talat teröristin nefes alamaya zorlandığını, yüzü koyün yattığını bir elinin vücudunun altında, diğer elinin silahında olduğunu fark etti. Silaha uzanan eli kan içinde idi.

    -"O silahı doğrultacak kuvvet yok, zorlama şansını, hoş benim için fark eden bir şey yok, ister kıpırdamadan durur, hastaneye gitmeyi bekler, istersen şansını Orlar ve hemen ölürsün"

   dedi ve bir iki adım geriledi. Elindeki silahtan değil, vücudunun altında olan elinden çekiniyordu. Büyük ihtimalle el bombasını altına almış, askerin yaklaşmasını bekliyordu. Avını bekleyen avcı gibi Talat'ın hareketlerini izliyordu kesik kesik ve gittikçe hızlanmaya başlayan nefes alışlarında. Talat riske girmedi. Uzaktan sırt çantasında olan ucu kanmalı halatı çıkardı. Teröristin üzerine doğru fırlattı. Takıldığını anlayınca Kaya'nın arkasına geçti, Fırat ve Hüseyin'e işaret ederek hafif hafif çekmeye başladı halatı. Korktuğu olmamıştı. Yavaş yavaş teröristi iki metre kadar sürükledi. Kaya'nın arkasından çıkarak yanına yaklaştı, kollarını iki yana açmış, kendisine doğru baktığını fark etti. 

    -"Demek yaşamayı seçtin, peki. Fırat oğlum gel bunun yanında dur, ne yapacağını biliyorsun. Sakın riske girme"

   dedi ve diğer 5 cesede yaklaştı. Hepsi ölmüştü. Önce silahlarını topladı. Sonra hucüm yeleklerini alarak ceplerini yoklamaya başladı. Kimliklerini aldı. Birinin üzerinden not defteri çıkmıştı, onuda kimlikle ile birlikte cebine koydu.

    -"Sülün1 - Sülün3"

    -"Sülün3 - Sülün1"

    -"Sülün1, kokarcaların biri 202, diğerleri 405. 45 uygun olur tamam"

    -"Anlaşıldı Sülün3, 45 bölgene geliyor tamam"

   -"Anlaşıldı Sülün1, Sülün1 Sülün5 ulaştı mı? durum nedir?"

    -"Sülün5 merkezimden Tayfun Merkez'den gitti, durumu ağırmış tamam"

   -"Anlaşıldı. Tayfun merkezinden ve Sülün5 durumundan rapor verin tamam"

   Hasan tugaya ulaşmış, durumunun ağırlığı üzerine Ankara'ya sevk edilmişti.

    -"Ulan sen Hasan'ımı vur, ben seni sağ salim hastaneye ulaştırayım diye helikopter çağırayım. Bu ne yaa. Ben mi dedim sana al eline silahı gel, ben mi kaşınıyorum sen mi? sence yaşamayı hakediyormusun sen? Durduk yerde gelen, devlete silah çeken sen değilmisin? Bak görüyormusun öldürmeye geldiğin adam hayatını kurtarıyor"

   diyerek Fırat ve Hüseyin'i bırakarak tuttukları tepeye doğru yürürken, dikkatli olmalarını izlemelerini söyleyerek uzaklaştı. Yürürken dalıp gitmişti, öyle ki helikopterin geldiğini, ölüleri ve yaralıyı aldığını bile fark etmemişti. O Hasan'ı düşünürken helikopter gözden kaybolmuş, aldığı kimlikler ve not defteri Talat'ta kalmıştı. 

   Sabahın ilk ışıkları derin vadiyi aydınlatmaya başlamıştı. Talat bulunduğu tepeden timi ile beraber aşağıya doğru yavaş yavaş ilerlerken dün gecede kalan aklını güne getiremiyordu. Odasına girdi, üzerindekileri çıkarıp penceresinden ufukta gördüğü tepelere gözlerini dikti. Derin derin nefes alıp iç geçirirken bu terör denen illetin sona erip ermeyeceğini düşünmeye başladı. Nasıl bitebilirdi ki, bunca oyuna rağmen ölen bu gençler, yaralı uzuvlarından yoksun bir hayata mahkum kalanlar bitebilirmiydi bir gün. İmkanszıdı bu güzel bir hayal idi ancak imkansızdı. O bilinen klasik cümle geldi aklına " filler tepişir arada çimler ezilir" doğru idi. Çıkar dünyasının aktörleri rollerini çok güzel oynuyor arada kendi gibi piyonlar canlarından hayatlarından oluyordu ve olacaktı da. 

   Biraz dinlenmesi gerekiyordu, yorucu bir geceye daha hazırlamalıydı bedenini. Aklına teröristin üzerinden çıkan not defteri geldi, kalktı hücum yeleğinin cebinden not defterini çıkardı. İlk sayfalardan teröristin lider konumunda olduğunu, kendisine bağlı teröristlerin kimlik bilgileri olduğunu gördü. Ölen teröristlerin kimlikleri ile karşılaştırdığında hiç birinin adının not defterinde bulunmadığını fark etti. İlerleyen sayfalara geldiğinde  yerinden hışmları kalktı. Defteri eline alarak odanın içinde ileri geri volta atar gibi dolanıp hızlıca incelemeye başladı. Hayretler içinde not defterinde arazide gömüldü vaziyette olan ihtiyaçlarını temin saklanmış paranın yerini gösteren bir kroki olduğunu fark etti. Paranın miktarı belli değildi, ancak alınmak üzere bırakıldığı, iki gün içinde alınmaz ise diğer unsurların gelip parayı alıp gidecekleri de yazıyordu. Onu asıl şaşırtan ise krokide gösterilen yerin dün gece pusuya çıktıkları yerin 15 km. güneyinde olması idi. Bunu hemen üstlerine rapor etmesi gerekirdi bu aynı zamanda yeni bir grubun bölgelerine geleceği anlamını da taşıyordu. Hemen telsizi alarak irtibat kurmaya yeltendi ancak vazgeçti, bir anda gözlerini para hırsı bürüdü belki ömür boyu yetecek rahat hayat sağlayacak aklındaki planları gerçeğe çevirecek fırsat ellerinde duruyordu. Telsizini bıraktı krokiyi tekrar tekrar incelemeye başladı. 


dördüncü bölüm

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol